Türkçedeki Yozlaşmanın Nedenleri

Berkin Öztürk
3 min readSep 23, 2021

--

Dil, insanlar arasında iletişim kurmak için kullanılan, geçmişten günümüze kültürü ve tarihi aktaran, kendisine özgü kuralları olan ancak zamanla gelişen ve bizimle beraber yaşayan canlı bir araçtır. Türk dilbilimciler dilin zenginliğini ispatlamak için dört kriter olduğu konusunda hemfikirler: Kelime hazinesi bolluğu, geniş bir coğrafyada konuşuluyor olması, yazılı en eski eserlere sahip olması ve konuşan insan sayısının çokluğu. Eğer bu değerler korunamaz, sahip çıkılamaz ve dil kendi kurallarının dışına çıkan yabancı kelimeleri bünyesinde barındırırsa, dil yozlaşmaya uğrar.

Photo by Linus Mimietz on Unsplash

Yeryüzündeki bütün dillerin farklı özellikleri vardır. Her bir dil, birbirinden farklı coğrafyalarda yaşayan ve farklı hayat standartlarına sahip olan insanlar tarafından konuşulmaktadır. Dil, insanların düşünce biçimlerini belirler ve kültür ile sürekli etkileşim içerisindedir. Her milletin kültürel mirası başlangıçtan günümüze kadar dil aracılığı ile aktarılır. Kültürün bir yansıması olup onu ifade etmede kullanılır. Kültürü oluşturan birçok öge vardır ve hepsinin ortasında ise dil vardır.

Farklı kültürlerin iç içe olup, birbirinden etkilenmemesi imkansızdır. Türkler ise günümüze kadar çok farklı kültürler ile etkileşim içine girip bundan dilinin özünü kaybetmeden çıkabilen belki de tek millettir. Kültür değiştikçe, gelişmiş bir millet olabilmek için değişikliklere uyum sağlamak gerekir. İstatistiklere göre her 14 günde, bu yeniliklere ayak uyduramadığı için bir dil yok oluyor.

Ziya Gökalp, Ömer Seyfettin gibi isimlerin çalışmaları ve en önemlisi Atatürk’ün Dil Devrimi bu çağdaşlığa yükselişin en büyük örneklerindendir. Bugün kültür dili olarak kabul edilen bütün diller, günümüze kadar olan tüm alanlardaki yeniliklerle başa çıkabilmiş, eş anlamlı ve soyut kelimelerin sayılarını arttırabilmiş ve bir uyum içerisinde diline ekleyip kendini güncelleyebilmeyi başarabilmiştir. Dil zenginliği bakımından Türkçe diğer dillere göre altta kalmıyor, aksine doğru kullanıldığı zaman birçok dilin üstünde yer alıyor.

Photo by R M on Unsplash

İngilizcenin büyük bölümünü diğer diller oluştururken, 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre Türkçe dili %74 Türkçe sözcük oranına sahip olduğu tespit edilmiştir. Hiçbir dil dışarıdan etkilenmemiş ya da tamamen arınmış değildir. Sahip olduğumuz deyimler, atasözleri, birleşik kelimeler, ikilemeler vb. olan bir sürü farklı kelimeler Türkçe’nin zenginliği gösteriyor. Dil zenginliğini belirleyen dört adet kriterden bahsetmiştim. Birinci kriter için birbirlerine yakın anlamlı kavram ve sözcük sayısının bolluğu, ikinci kriter için Türkiye, Türkmenistan, Özbekistan, Kazakistan, Tataristan vb. gibi ülkelerin çokluğu, üçüncü kriter için Köktürk Anıtları, Orhun Anıtları vb. gibi tarihten eserler, dördüncü kriter için ise 140 milyon kişinin bugün Türkçe konuşuyor olması tarihten birer örnek niteliğindedir. Yazar ve bilim adamlarının farklı düşünceleri olsa da hepsi ortak bir paydada hemfikir olmuş durumdalar: Türkçenin yadsınamaz bir sözvarlığı ve kavram zenginliği vardır. Her dil gibi Türkçenin de kendine has ve belirli kuralları vardır. Bu kurallara aykırı olan yabancı sözcükler, özellikle batıdan gelen sözcükler, sesletim ve yazım kurallarına aykırı oldukları için dildeki yozlaşmaya sebebiyet verirler. Her dile yeni sözcükler girebilir ancak bu sözcükler dilin zaten var olan belli kurallarına aykırı olamazlar. Çünkü dilimizi yitirirsek benliğimizi de kaybedip kültürümüzden oluruz. Dilimize eklenilmek isteyen bu yabancı sözcükler, özüne az çok bağlı kalınıp Türkçenin kurallarına göre yeniden düzenlenebilir. Kültürümüzü kaybetmenin ve anlaşamamanın en büyük örneklerinden biri, Arapça ve Farsçadan alınan sözcükler yüzünden Türk milletinin hacı ve hoca kesiminin konuşmalarından bir şey anlayamayacak hale gelmesidir. Türkçedeki bu yozlaşma ne yazık ki Arapça ve Farsça ile başlamış, İngilizce ile devam etmektedir.

Özetlemek ve bir sonuca varmak gerekirse, yabancı hayranlığından vazgeçip kendi öz değerlerimizi korumalıyız. Bu aşamadan sonra halkın benimsediği bazı sözcüklere dokunmadan sık olarak kullanılmayan diğer yabancı sözcükleri dilimizden tamamen atmalıyız. Çünkü benimsenen bu sözcükler çok eski zamanlara uzanmaktadır ve o zamanlardan beri kullanılmaktadır. Eğer bu sözcükleri dilimizden bir anda atarsak iletişim kuramayıp, konuşamayacak hale geliriz. Bu noktada üstümüze düşen görevi yapıp, dilimize daha fazla yabancı sözcük almamalıyız. Dilimizin olanaklarını, bu yabancı sözcükleri karşılayacak yeni kelimeler bulmakla kullanmalıyız.

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

--

--

Berkin Öztürk
Berkin Öztürk

Written by Berkin Öztürk

If that shortcut was actually a shortcut, it would be called a route.

No responses yet

Write a response